anrıça Athenanın kökeni 2. bin yıla kadar uzanmaktadır. Linear B yazıtlarında Atana ya da Atano adı altında geçen bir savaş tanrıçası vardır. Ancak Atana Yunanistana Myken döneminde yaklaşık M.Ö. 1500 döneminde gelmiş bir tanrıçadır. Giritte adı bilinmemesine rağmen barışın tanrıçası olan ve 8 şeklindeki kalkanı ile simgelenen bir tanrıça vardır. Tanrıçanın kalkan simgesi sadece koruma amaçlı olarak özellikle kapıların iki tarafına konuyordu. Akhalar tarafından Yunanistana getirildiği düşünülen bu tanrıça kimlik değişimine uğrayarak savaş tanrıçası kimliğini almıştır ve Girittekinden farklı olarak başına bir miğfer ve eline de bir mızrak verilmiştir. Aynı şekilde Yunanistana Fenikelilerce getirilmiş olan tanrıça Astartenin (İştar) savaş tanrıçası kimliği Giritten gelen bu tanrıçayla birleşerek birinci bin yıldaki Hellen Pantheonunun Athenasına dönüşmüştür.
Hellen pantheonunda tanrıçanın doğumu bir mitos ve kehanete dayanır. Zeusun ilk evlendiği kadın olarak gösterilen Metis, zeka ve bilgeliğin tanrıçasıdır. Kehanete göre Metisten doğacak bir erkek çocuk Zeusun yönetimini elinden alacaktır. Bu nedenle Zeus hamile Metisi yutar. Metis Zeusun kardeşlerini kurtarma mitosunda, tanrıya o ünlü içkiyi hazırlayan kişidir. Zeus tanrıçayı yuttuktan sonra zamanı gelince başında ağrılar hissetmeye başlar ve başından Athenayı doğurabilmesi için Hephaistos elindeki çiftli balta labrys ile Zeusun başını yarar ve tüm silahlarını kuşanmış olarak Athena bebek doğar. Bunun en eski örneği, 7. yüzyıldan kabartmalı bir pithosta yer alır. Gerçekte bu mitos erkek egemen toplumda erkeğin zeka ve bilgelik açısından kadından daha üstün olduğunun ve kendi başından çıkan doğan çocuğuna bu özelliğini geçirdiğinin bir öyküsüdür. Ancak her şeye karşın burada, kadının erkekten daha zeki ve bilge olması tüm engellemelere rağmen ortaya çıkmaktadır. Antik dönemde doğum, Yunanistan ve Anadoluda doğum sandalyelerinde yaptırılıyordu. Zeusun Athenayı doğurma betimlerinin hepsi de tanrı bir koltukta oturur durumdadır yani geleneksel doğum sandalyesinde doğum yapmaktadır.
Athenanın işlevlerinden biri Athena Ergane kimliği altında dokuma sanatlarının koruyucu tanrıçasıdır. Tanrıçanın dokuma ile ilişkili mitosu Lydialı Arakhne mitosuna dayanır. Mitosa göre dokuma ustası genç kız tanrıça ile rekabete girişir. Yapılan yarışmayı 12 Olympos tanrısının aşk serüvenlerini dokuyan Arakhne kazanır. Bunu kabullenemeyen tanrıça kızı öldürür ama daha sonra dayanamayıp onu örümceğe çevirerek ölünceye kadar onu ağ dokuma ile cezalandırır. Dokuma tezgahını da parçalar. Ergane kimliği altında her türlü dokumanın koruyucu tanrıçası olan Athena bu kimliğin simgesi olarak elinde iğ ya da öreke adı verilen iplik eğirme aletini taşır.
Tanrıça athenanın başında istisnalar dışında sürekli taşıdığı miğfer Korinth miğferidir. Neden Attika miğferi taşımadığı ne bir mitosta ne de bir antik yazarca belirtilir. Athenanın erken dönemlerde savaşa katıldığı düşünülmüyordu. Zira Arkaik dönemin sonlarına doğru bu işlevini gösteren epitheti almıştır. Athena promakhos (ön safta savaşan Athena) olarak orduların önünde giden, orduları koruyan tanrıça kimliğindedir.
Tanrıça Athenanın köken olarak Athena parthenostan gelen ilk kez Atinada kutlanmaya başlanan panathenaia bayramları vardır. Tanrıça Athena parthenos epitheti altında bakireliği simgeler. Bu bayramların en büyük özelliği: Bayramdan bir yıl önce bakire genç kızlar tanrıçaya kendi elleriyle yaptıkları dokumaları hazırlarlar ve beş yılda bir kutlanan penteterik bayramlarda en önde bu genç kızlar müzik eşliğinde dokumaları götürürler. Bu bayramların bir diğer özelliğiyse atletizm yarışmalarının yapılmasıdır. Bu yarışmalarda atletlere panathenaia amphoraları hediye edilirdi. Bu amphoraların en büyük özelliği ilk üretildikleri dönemden son üretim tarihlerine kadar siyah figür tekniğinde yapılmış olmalarıdır ve üzerlerinde tanrıça Athenanın betiminin yer almasıdır. İçine ise kutsal zeytinyağı konurdu. Bu kutsal zeytinyağı tanrıçanın zeytinliğinden elde edilen zeytinlerden üretiliyordu. Genel kural yarışmacının bunu kenti adına tanrıçaya sunmasıdır. İçindeki zeytinyağının bazen rahipler tarafından satışa çıkarıldığı bilinmektedir.
Tanrıça Athenanın babası Zeusun gözünde ayrıcalıklı bir yeri vardır. Bu ayrıcalık tanrının en korkutucu gücü olan yıldırımı kızına vermesinden anlaşılmaktadır. Özellikle Athenanın koruduğu kendisinin de yandaş olduğu savaşlar sırasında korunan kesimin yanında yer alan Athenaya vermektedir.
Bayramların genelinde değişmez ortak noktalar karşımıza çıkar. Bunlardan biri bayram hangi tanrı ya da tanrılar adına yapılıyorsa onlar bayramı başlatan ve sonuna değin kalan tanrılardır. Bir diğeri her bayramda bir kurban sunusu vardır. Genellikle büyük bayramlarda büyük baş hayvanlar çok sayıda sunulur. Yıllık bayramlarda ise genellikle bir büyük baş ve onun arkasından koyun, keçi ya da marya sunulurdu. Diğer bir olgu sunulan hayvanların en güzel bölümlerinin sadece tanrılara ait olmasıdır. Bunlar sunağın etrafında toplanır; yakılabilenler yakılır, yakılamayanlar rahipler tarafından uygun görüldükleri şekilde kullanılırdı. Diğer bir ortak nokta derilerin şartsız olarak rahiplerin olmasıdır. Kalan bölümler ise eğer bir yasaklama yoksa orada bulunan halk tarafından kutsal alanda yeniyordu.
Sunu olarak tanrılara sıklıkla kurabiye ve çörek hediye edildiği bilinmektedir. Özellikle kurban sunusu yapamayacak fakir halk tanrılara dileklerinin rüşvetini, kesilmesi gereken kurban hayvanlarının modellerinde kurabiyeler yaparak ve içine de bal koyarak sunuyorlardı.
Bütün bayramların ortak noktası müziktir. En eski ve en çok kullanılan müzik aleti aulostur. Ayrıca din adamları (eril-dişil) olmazsa hiçbir şekilde bayram yapılamaz. Diğer bir ortak nokta tüm bayramların bir bayram öncesi yani bir arife günü vardır. Genellikle de bayramlar üç gün sürmektedir. Tüm bayramlardaki süreçler o bayramlara katılan inançların barış ve kardeşlik günü olmasıdır.
Tanrıça Athenanın zaman zaman başında stephone adı verilen yüksek bir taç taşıdığı görülür. Mitoslarında sarışın, gök gözlü olarak tanımlanır. Athena yine babasının kendisine vermiş olduğu aipisi?, aigisi?, medusanın başını ilave ederek bir simge olarak kullanmıştır. Tanrıçanın Erikthonios mitosu geçmişten bugüne toplumda değişmeyen olguların göstergesidir. Hephaistosun cinsel tacizine uğrayarak en direk yoldan Erikhtonios bebeğine hamile kalan Athenanın bunu Gaiaya vermesi ve sonuçta çocuğun topraktan alt tarafı yılan şeklinde doğuşu ölümsüzlük simgesini gündeme getirmektedir. Annenin doğan bebeği Atinanın efsanevi kralı Kekropsa verişi ise toplumlardaki meşru olmayan çocukların terk ediliş öykülerinden biridir.
Khitonion sözcüğü yer altı yani ölüler dünyasıyla ilişkili olan tanrı ve tanrıçalara verilen epitettir. Khitonion aynı zamanda devinimi de gösterir. Bu bağlamda incelendiğinde insan birey olarak ölümlü, insanoğlu olarak devinim içinde khitonion özelliğe sahiptir. Yılan hemen her inançta ölüler dünyasıyla ilişkilidir; sürekli deri değiştirdiği için de ölümsüzlüğün simgesidir.
Erikthonios, Atina kentinin manevi çocuğu ve kralı olarak, kentinde ölümsüzlüğü temsil eder. Tanrıçanın bir diğer simgesi baykuştur. Baykuş ise uğuru simgeler. Bugün Avrupada da aynı inançla baykuş yeni evlilere uğur ve şans getirmesi amacıyla hediye edilen bir maskottur. Bütün bunlara zıt olarak Ortaçağda baykuş, Avrupalılar için sevilmeyen hayvanlardan biriydi.
Hellen pantheonunda tanrıçanın doğumu bir mitos ve kehanete dayanır. Zeusun ilk evlendiği kadın olarak gösterilen Metis, zeka ve bilgeliğin tanrıçasıdır. Kehanete göre Metisten doğacak bir erkek çocuk Zeusun yönetimini elinden alacaktır. Bu nedenle Zeus hamile Metisi yutar. Metis Zeusun kardeşlerini kurtarma mitosunda, tanrıya o ünlü içkiyi hazırlayan kişidir. Zeus tanrıçayı yuttuktan sonra zamanı gelince başında ağrılar hissetmeye başlar ve başından Athenayı doğurabilmesi için Hephaistos elindeki çiftli balta labrys ile Zeusun başını yarar ve tüm silahlarını kuşanmış olarak Athena bebek doğar. Bunun en eski örneği, 7. yüzyıldan kabartmalı bir pithosta yer alır. Gerçekte bu mitos erkek egemen toplumda erkeğin zeka ve bilgelik açısından kadından daha üstün olduğunun ve kendi başından çıkan doğan çocuğuna bu özelliğini geçirdiğinin bir öyküsüdür. Ancak her şeye karşın burada, kadının erkekten daha zeki ve bilge olması tüm engellemelere rağmen ortaya çıkmaktadır. Antik dönemde doğum, Yunanistan ve Anadoluda doğum sandalyelerinde yaptırılıyordu. Zeusun Athenayı doğurma betimlerinin hepsi de tanrı bir koltukta oturur durumdadır yani geleneksel doğum sandalyesinde doğum yapmaktadır.
Athenanın işlevlerinden biri Athena Ergane kimliği altında dokuma sanatlarının koruyucu tanrıçasıdır. Tanrıçanın dokuma ile ilişkili mitosu Lydialı Arakhne mitosuna dayanır. Mitosa göre dokuma ustası genç kız tanrıça ile rekabete girişir. Yapılan yarışmayı 12 Olympos tanrısının aşk serüvenlerini dokuyan Arakhne kazanır. Bunu kabullenemeyen tanrıça kızı öldürür ama daha sonra dayanamayıp onu örümceğe çevirerek ölünceye kadar onu ağ dokuma ile cezalandırır. Dokuma tezgahını da parçalar. Ergane kimliği altında her türlü dokumanın koruyucu tanrıçası olan Athena bu kimliğin simgesi olarak elinde iğ ya da öreke adı verilen iplik eğirme aletini taşır.
Tanrıça athenanın başında istisnalar dışında sürekli taşıdığı miğfer Korinth miğferidir. Neden Attika miğferi taşımadığı ne bir mitosta ne de bir antik yazarca belirtilir. Athenanın erken dönemlerde savaşa katıldığı düşünülmüyordu. Zira Arkaik dönemin sonlarına doğru bu işlevini gösteren epitheti almıştır. Athena promakhos (ön safta savaşan Athena) olarak orduların önünde giden, orduları koruyan tanrıça kimliğindedir.
Tanrıça Athenanın köken olarak Athena parthenostan gelen ilk kez Atinada kutlanmaya başlanan panathenaia bayramları vardır. Tanrıça Athena parthenos epitheti altında bakireliği simgeler. Bu bayramların en büyük özelliği: Bayramdan bir yıl önce bakire genç kızlar tanrıçaya kendi elleriyle yaptıkları dokumaları hazırlarlar ve beş yılda bir kutlanan penteterik bayramlarda en önde bu genç kızlar müzik eşliğinde dokumaları götürürler. Bu bayramların bir diğer özelliğiyse atletizm yarışmalarının yapılmasıdır. Bu yarışmalarda atletlere panathenaia amphoraları hediye edilirdi. Bu amphoraların en büyük özelliği ilk üretildikleri dönemden son üretim tarihlerine kadar siyah figür tekniğinde yapılmış olmalarıdır ve üzerlerinde tanrıça Athenanın betiminin yer almasıdır. İçine ise kutsal zeytinyağı konurdu. Bu kutsal zeytinyağı tanrıçanın zeytinliğinden elde edilen zeytinlerden üretiliyordu. Genel kural yarışmacının bunu kenti adına tanrıçaya sunmasıdır. İçindeki zeytinyağının bazen rahipler tarafından satışa çıkarıldığı bilinmektedir.
Tanrıça Athenanın babası Zeusun gözünde ayrıcalıklı bir yeri vardır. Bu ayrıcalık tanrının en korkutucu gücü olan yıldırımı kızına vermesinden anlaşılmaktadır. Özellikle Athenanın koruduğu kendisinin de yandaş olduğu savaşlar sırasında korunan kesimin yanında yer alan Athenaya vermektedir.
Bayramların genelinde değişmez ortak noktalar karşımıza çıkar. Bunlardan biri bayram hangi tanrı ya da tanrılar adına yapılıyorsa onlar bayramı başlatan ve sonuna değin kalan tanrılardır. Bir diğeri her bayramda bir kurban sunusu vardır. Genellikle büyük bayramlarda büyük baş hayvanlar çok sayıda sunulur. Yıllık bayramlarda ise genellikle bir büyük baş ve onun arkasından koyun, keçi ya da marya sunulurdu. Diğer bir olgu sunulan hayvanların en güzel bölümlerinin sadece tanrılara ait olmasıdır. Bunlar sunağın etrafında toplanır; yakılabilenler yakılır, yakılamayanlar rahipler tarafından uygun görüldükleri şekilde kullanılırdı. Diğer bir ortak nokta derilerin şartsız olarak rahiplerin olmasıdır. Kalan bölümler ise eğer bir yasaklama yoksa orada bulunan halk tarafından kutsal alanda yeniyordu.
Sunu olarak tanrılara sıklıkla kurabiye ve çörek hediye edildiği bilinmektedir. Özellikle kurban sunusu yapamayacak fakir halk tanrılara dileklerinin rüşvetini, kesilmesi gereken kurban hayvanlarının modellerinde kurabiyeler yaparak ve içine de bal koyarak sunuyorlardı.
Bütün bayramların ortak noktası müziktir. En eski ve en çok kullanılan müzik aleti aulostur. Ayrıca din adamları (eril-dişil) olmazsa hiçbir şekilde bayram yapılamaz. Diğer bir ortak nokta tüm bayramların bir bayram öncesi yani bir arife günü vardır. Genellikle de bayramlar üç gün sürmektedir. Tüm bayramlardaki süreçler o bayramlara katılan inançların barış ve kardeşlik günü olmasıdır.
Tanrıça Athenanın zaman zaman başında stephone adı verilen yüksek bir taç taşıdığı görülür. Mitoslarında sarışın, gök gözlü olarak tanımlanır. Athena yine babasının kendisine vermiş olduğu aipisi?, aigisi?, medusanın başını ilave ederek bir simge olarak kullanmıştır. Tanrıçanın Erikthonios mitosu geçmişten bugüne toplumda değişmeyen olguların göstergesidir. Hephaistosun cinsel tacizine uğrayarak en direk yoldan Erikhtonios bebeğine hamile kalan Athenanın bunu Gaiaya vermesi ve sonuçta çocuğun topraktan alt tarafı yılan şeklinde doğuşu ölümsüzlük simgesini gündeme getirmektedir. Annenin doğan bebeği Atinanın efsanevi kralı Kekropsa verişi ise toplumlardaki meşru olmayan çocukların terk ediliş öykülerinden biridir.
Khitonion sözcüğü yer altı yani ölüler dünyasıyla ilişkili olan tanrı ve tanrıçalara verilen epitettir. Khitonion aynı zamanda devinimi de gösterir. Bu bağlamda incelendiğinde insan birey olarak ölümlü, insanoğlu olarak devinim içinde khitonion özelliğe sahiptir. Yılan hemen her inançta ölüler dünyasıyla ilişkilidir; sürekli deri değiştirdiği için de ölümsüzlüğün simgesidir.
Erikthonios, Atina kentinin manevi çocuğu ve kralı olarak, kentinde ölümsüzlüğü temsil eder. Tanrıçanın bir diğer simgesi baykuştur. Baykuş ise uğuru simgeler. Bugün Avrupada da aynı inançla baykuş yeni evlilere uğur ve şans getirmesi amacıyla hediye edilen bir maskottur. Bütün bunlara zıt olarak Ortaçağda baykuş, Avrupalılar için sevilmeyen hayvanlardan biriydi.